”Yunanistan Tarafından Anadolu’da İşlenen İnsanlık Suçları” sempozyumu düzenlendi.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu, dedelerinin çektikleri ızdırapları ve maruz kaldıkları zulümleri nesilden nesile aktaracaklarını, dertlerinin ne kan davası ne de başka milletleri topyekun suçlamak olduğunu belirtti.

Hekimoğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Prof. Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde organize edilen, “Yunanistan Tarafından Anadolu’da İşlenen İnsanlık Suçları: İşgalci Mağdur Olabilir Mi?” başlıklı sempozyumda çocuklukları ve gençliklerinde üç tarafı denizler ve dört tarafı düşmanla çevrili bir coğrafyada yaşadıklarının hep öğretildiğini, sonra hafızalara adeta format çekildiğini söyledi.

Hekimoğlu, şöyle devam etti:

“Bu formatı çekmeye çalışanlar ne yaptıklarının gayet de farkındaydılar. Kimi ‘Batı ve emperyal güçlerle ters düşmeyelim’, kimi de içi boş hamasi duygularla güya ‘Ağlamak bize yakışmaz’ diyerek nihayetinde aynı amaç etrafında birleştiler. Bu iki zihniyet sonucu hafızalarımız da köreltilmeye çalışıldı. Ama bugün itibarıyla gördük ki dile getirmediğimiz her acımız, gün geldi bize sıkılan kurşuna döndü maalesef. Aynı denizden beslenen, aynı musiki ile coşan ve hala dillerimizde besteleri dolaşan, sözleri Yahya Kemal’e ya da bir diğer şairimize, bestesi ya bir Rum ya bir Ermeni bestekara ait nice şarkılar var, değil mi? Peki ne oldu da birdenbire tıpkı başkanımızın dediği gibi, bizler güçlü iken onlar yanımızda hep beraber acımızı, neşemizi paylaşırken, biz katliamı yapmamışız da zayıf düştüğümüz de neden Müslüman Türkler arkadan hançerlendi ve ardından yavuz hırsız misali bugün dünyaya Müslüman Türklerin Yunanları, Rumları ya da Ermenileri katliama tabi tutukları gibi safsatalarla, zırvalarla güya Türkiye’yi, Türk milletini töhmet altında bırakmak isterler?”

 

Bugün karşılarında eski Türkiye olmadığını vurgulayan Hekimoğlu, “Zira Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ekonomisiyle, askeri ve siyasi gücüyle bölgesinde ve dünyada oyun kurabilen ve kurulan denklemlerin hiçbirinde yok sayılamayan bir Türkiye var. Başımız dik bir şekilde acılarımızı da anlatmayı öğreneceğiz. Dedelerimizin, ninelerimizin çektikleri ızdırapları ve maruz kaldıkları zulümleri de nesilden nesile aktaracağız. Derdimiz ne kan davasıdır ne de başka milletleri topyekun suçlamaktır. Bütün meselemiz her zaman bu tür caniliklerin yaşanacağını anlatmak ve milletine saygı duyan her bir ferdin kendi milletinden bireyler işlese de cinayetleri itiraf ederek, insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlama çabası içine girmesini sağlamaktır.” diye konuştu.

– “BİZ BU HAKİKATİN ORTAYA ÇIKMASI İÇİN BİLİMSEL YÖNTEMLERLE ÇALIŞIYORUZ”

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin de kurum olarak 91 yıldır Atatürk’ün verdiği istikamette Türk tarihini her yönüyle araştırmaya ve eserler ortaya koymaya devam ettiklerini söyledi.

Çetin, bu görevlerinin yanında bir de Türkiye’ye yöneltilen haksız ithamlara da cevap verdiklerini ve vermeye devam edeceklerini belirterek, “Öyle gözüküyor çünkü Ermeni meselesi ile başladı, bugün Yunanların bize yaptıkları saldırılar var ve son birkaç yıldır bu daha da artmaya başladı.” dedi.

Kurum olarak hakikatin peşinde olduklarının altını çizen Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Onun için bütün arşiv belgelerimizi, sadece Türkiye’dekiler değil, dünyanın neresinde bu konularla ilgili bilgi, belge varsa… Mesela Ermeni konusundan örnek vereyim, bütün arşivler kurumumuzda mevcuttur, hepsi toplanmıştır. Dolayısıyla biz bu hakikatin ortaya çıkması için bilimsel yöntemlerle çalışıyoruz. Büyük devlet olduğumuz için önce bu iddiaları çok fazla ciddiye almadık, muhatap olmadık diyelim fakat kendi başlarına karşımıza çıkamadıkları için sürekli birilerini yanlarına alarak bu saldırılara devam ediyorlar maalesef. Bugün de aynı şeyleri görüyoruz. Hakikatten bahsettik, hakikati nedir peki bu işin? 400-500 sene beraber yaşayacaksınız, her türlü imtiyaza sahip olacaksınız ve daha sonra da silahlarımızı bıraktığımız bir dönemde böyle bir isyana kalkışacaksınız ve bizi sırtımızdan hançerleyeceksiniz. Şimdi, dışarıdan bakan birisi olayı kesinlikle böyle görür. Niye 400-500 sene en güçlü olduğu zamanlarda soykırım yapmamış da tam gücünün bittiği, üstelik koca bir imparatorluk bayağı bir sıkıntılı süreçten geçti. Bitmiştik tamamen, aslında askeri açıdan da bitmiştik, dolayısıyla bunu fırsat bilerek böyle bir şeye kalkıştılar.”

Çetin, hazırladıkları “Yunan Mezaliminin Sessiz Tanıkları” adlı belgeselde kendi kaynaklarını hiç kullanmadıklarını, tamamen yabancıların raporlarından, onların çalışmalarından bir belgesel hazırladıklarını aktararak, “Şöyle denebilir, ‘Kendi kayıtları taraflıdır, bunlara güvenemeyiz’ ama onu da söyleyemezler. Yabancılar da aynı şeyleri söylüyorlar Yunanlarla ilgili. Sadece bizle ilgili değil, komşularına sorun. Bir tane komşusu ile arası iyi mi Yunanistan’ın? Makedonlara, Bulgarlara sorun, Arnavutlara sorun hususen. Böyle bir sıkıntılı toplum.” değerlendirmesinde bulundu.

Çetin, Yunanların, İkinci Dünya Savaşı’nda çok mağdur olmalarına rağmen Arnavutluk’un Çamerya bölgesinde 3 bin Müslümanı, Arnavut’u büyük eziyetlerle topluca katlettiğini, bunların hepsinin kayıtlarında olduğunu söyledi.

İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgali sırasında 70 bin Yunan’ın açlıktan öldüğü kaydeden Çetin, “Hatta cesetleri bizim kıyılarımıza vurmaya başlamıştı. O zamanın imkansızlıkları dahilinde, bir Kurtuluş Gemisi hikayesi var hepinizin bildiği, 50 bin tona yakın yardım yaptık, adalara sığınan insanlara tekrardan… Yani ’18 sene önce bunlar ülkemizi işgal etmişti’, böyle demedik, neyimiz varsa elimizde paylaştık, insanlık bunu gerektirir. Dolayısıyla bizim komşuluğumuz çok kıymetli, dostluğumuz çok kıymetli fakat şunu görüyoruz ki tarihsel olarak da böyle bir huyları var yani ne zaman bir barış olsa bölgede rahatsız oluyorlar.” dedi.

Çetin, sözlerini şöyle tamamladı:

“Almanlar 300 bin kişiyi öldürdü, belki daha fazla rakam, bu tespit edilmiş olan. Şu anda bakıyorsunuz Almanlarla beraber aynı… Onlar hiç soykırım yapmadı. Böyle bir sevdaları var, hayalleri var daha doğrusu ve bunu da daha çok din adamı, şimdi toptan bir milleti kesinlikle itham etmiyorum, suçlamıyorum, böyle bir şey doğru olmaz zaten ama bu fikirleri sürekli sürekli insanların önüne getiren özellikle din adamları. Onların daha dikkatli davranmaları lazım. Bizi itham edeceklerine kendi tarihlerine baksınlar. Kendi iç savaşları var İkinci Dünya Savaşı sonrasında, orada da ciddi katliamlar var. Yakın tarihlerini defalarca okuyup iyice öğrenmelerini tavsiye ediyoruz. Gerekirse biz yardımda da bulunabiliriz elimizdeki imkanlarla.”

KTÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı, KTÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alaaddin Yalçınkaya’nın da konuşma yaptığı sempozyumda, “Yunan Mezaliminin Sessiz Tanıkları” adlı belgesel gösterildi, “Yunanlıların Anadolu’da İşlediği İnsanlık Suçları” adlı fotoğraf sergisi de açıldı.

 

Kaynak : İnterpress

 

 

 

Yayımlanma Tarihi: 18 Mayıs 2022