Sultan Bayezid ve Cem Sultan Mücadelesi ile Neticesi

İ. Hakkı UZUNÇARŞILI

Saltanat kavgası
Bayezid ve Cem
Fatih Sultan Mehmed öldüğü zaman büyüğü Bayezid ve küçüğü Cem olmak üzere iki oğlu kalmıştı; Bayezid merkezi Amasya olarak Rum eyaleti ve Cem de merkezi Konya olmak üzere Karaman eyaleti valisi idiler. Fatih’in, Mustafa isminde bir oğlu daha olup bu, babasının sağlığında 879 Rebiulâhır (1474 Ağustos)’da vefat etmiş olduğundan o sırada Kastamonu sancakbeyi bulunan Şehzade Cem biraderinin yerine Karaman valiliğine tayin edilmişti.

Babası öldüğü zaman büyük Şehzade Bayezid otuz dört yaşında olup 1459’da doğan Cem Sultan da henüz yirmi üç yaşında bulunuyordu. Her iki şehzade de iyi tahsil görmüş ve iyi yetişmişti; kardeşinden onbir yaş büyük olmasından dolayı Bayezid, mahûmatca daha üstün olmakla beraber meşreh ve incelik itibariyle Cem daha sevimli olup aynı zamanda cesur ve dinamik idi.

Sultan II. Mehmed tedvin ettirdiği kanunnamede kendisinden sonra evladlarından hangisinin hükümdar olacağını göstermiyerek eski an’ aneyi kabul etmiş ve evladlarından her kime saltanat nasip olursa nizam-ı alem için kardeşlerini öldürmesi hakkında kanuna açık olarak bir madde koydurmuştu. Şu halde hükümdar olmak iki tarafın faaliyetine ve devlet erkanının ittifakına ve bazı defa da Kapıkulu yaya askerinin yani hükümdar muhafızı yeniçerilerin istediklerine bağlı kalıyordu.

Fatih Sultan Mehmed’in, iki oğlundan Cem Sultan’ı daha çok sevdiği anlaşılıyordu. Bayezid sefahete meyli sebebiyle bahasının ihtarına maruz kalmıştı. Bu işte Cem’i seven vezir-i azam Karamani Mehmed Paşa’nın da rolü vardı; hatta bunun vezir-i azamlığı zamanında tedvin edilmiş olan Kanunname-i Al-i Osman‘da şehzadelere yazılacak elkah nümunesi gösterilirken vezir-i azamın gayretkeşliği ile Cem’in isminin zikredilmesi ve bu kayda padişahın ses çıkarmaması dikkati çekmektedir (1). Bununla beraber Fatih, hükümdarlık işini kadere bırakmıştır.

Her iki şehzadenin babalarının yanında rehin olarak oğulları vardı. Bayezid’in oğlunun adı Korkud ve Cem’in oğlunun da Oğuz Han idi. Vezir-i azam Karamani Mehmed Paşa ile o sırada İtalya seferinde bulunan eski vezir-i azam Gedik Ahmed Paşa, Cem taraftarı oldukları gibi yeniçeriler de Bayezid’e meyyal idiler.

Bayezid’in hükümdarlığı
Fatih ölür ölmez vezir-i azam Mehmed Paşa ekseriyete uyarak bir taraftan Keklik Mustafa adında bir çavuşu, büyük Şehzade Bayezid’i davet için Amasya‘ya yollarken diğer taraftanda kendi adamlarından birini Cem Sultan’a gönderip yolu uzak olan Bayezid gelmeden evvel onu İstanbul’a davet ile bir emr-i vaki yapmak istemişti; fakat Cem’e bu gizli mektubu götüren şahsı Anadolu beylerbeğisi Bayezid’in damadı Ayşe Sultanın zevci Sinan Paşa (2) yakalayarak öldürdü; bunu, Bayezid’in gelmesini bekleyen yeniçeriler duyunca ayaklanarak vezir-i azamı öldürdükleri gibi bazı evleri de yağmaladılar (3); bu anarşinin önünü almak için Bayezid gelinceye kadar büyük babasının yanında bulunmakta olan Bayezid’in oğullarından Korkud babasına vekaleten tahta geçirildiyse de söz ayağa düştüğünden Bayezid’in gelmesine kadar asayiş yerine gelmedi; yeniçerilerin ısrarları üzerine vezir-i azamlık vekaletinde olan ihtiyar İshak Paşa Bayezid’i davet için arka arkaya adamlar gönderiyor ve tereddüt içinde bulunan Bayezid’i bekliyordu, bununla beraber vezir, İshak Paşa bir dereceye kadar fenalığı önlemeğe muvaffak oldu. (4)

Babasının ölümüyle İshak Paşa’dan davet mektubunu almış olan Bayezid, tereddüd etti ve İshak Paşa’dan aldığı son mektup üzerine acele ederek dokuz günde Üsküdar’a geldi ve İstanbul tarafına geçip saraya gelerek hükümdar ilan olundu (886 Rebiulevvel = 20 Mayıs 1481). Şımarmış olan yeniçeriler İshak Paşa’nın teşvikiyle, Bayezid’le beraber Amasya’dan gelmiş olan Hamza Bey-zâde Mustafa Paşa’yı tekrar Amasya’ya döndürdüler ve vezir-i azamın ölümünden dolayı afvlarını istediler. İstekleri kabul edildi: İshak Paşa, vezir-i azam olmasından korktuğu Mustafa Paşa’nın Amasya’ya dönmesinden sonra meydan kendisine müsaid olduğundan vezir-i azam tayin edildi.

Bayezid’le Cem arasındaki mücadele
Karamani Mehmed Paşa’nın ölümüyle arzu ettiği hükümdarlığı elde edemeyen Cem Sultan, biraderine karşı asker çekti; acele Bursa üzerine yürüdü ve iyi karşılandı. Çünkü Bursa halkı yeniçerilerin İstanbul’daki edebsizliklerini duymuş oldukları için Cem Sultan’a taraftar olmuşlardı (5). Cem, Bayezid tarafından Ayas Paşa kumandasiyle üzerine gönderilen kuvvetleri bozdu (886 Rebiulevvel = 28 Mayıs 1481) ve üç gün sonra şehre girip adına para kestirip hutbe okuttu ve bu suretle hükümdarlığını ilan eyledi. Bunu mütaakıp büyük halası Selçuk Sultan başkanlığında biraderine bir hey’et gönderip (6) Osmanlı memleketlerinin ikiye taksimi ile kendisinin Anadolu’da ve Bayezid’in Rumeli’de hükümdar olmalarını teklif ettiyse de devlet bütünlüğünü parçalayan bu tehlikeli teklif kabul edilmedi (7).

O tarihe kadar hazırlığını bitiren II. Bayezid derhal ordusunun başında olarak Bursa üzerine yürüdü ve ilk iş olarak Cem’in lalası Aştinoğlu Yakup Bey birtakım vaidlerle ele alınmış olduğundan 20 Haziran’da (22 Rebiulâhır} Yenişehir ovasında iki taraf arasında vukua gelen muharebede Yakup Bey’in karşı tarafa geçmesiyle Cem Sultan mağlup olup Eskişehir‘e ve oradan da yaralı olarak Konya‘ya kaçtı, bütün eşyası ve hazineleri yağmalandı; beş günde Konya‘ya geldi; fakat tutunamıyacağını anladığı için hemen validesi Çiçek Hatun ile ailesini ve yanında bulunan Murad adındaki oğlunu alıp üç gün sonra 28 Haziranda Suriye’ye iltica ile Kahire’ye Memluk sultanının yanına gitti (25 Ağustos).

II. Bayezid ‘in cülusu üzerine İtalya’ dan geri çağrılmış olan Gedik Ahmed Paşa geldiği zaman Bayezid, Yenişehir ovasında bulunuyordu. Ahmed Paşa el öperek hediyelerini takdim etti; Bayezid’le arası iyi olmamakla beraber, yeni hükümdar kendisine güler yüz gösterdi; bu sırada Gedik Ahmed Paşa’nın kayın pederi İshak Paşa’nın vezir-i azam olması onun Bayezid’ten emin bulunmasını mucib olmuştu. Bayezid, Ahmed Paşa’ya donanmış bir at ihsan ederek onu yanına aldı ve kendisine teminat verdi (8) ve Cem mağlup olunca Gedik Ahmed Paşa’yı takibine gönderdi; fakat Ahmed Paşa Cem’e yetişemediğinden veya kendisi Cem taraftarı olması sebebiyle bililtizam işi ağır aldığından dolayı Cem Sultan Memluk devleti hududunu aşmıştı.

Cem Sultan Kahire’de
Cem, Kahire’ de hükümdarlara mahsus teşrifatla karşılandı, kendisine mükellef ziyafetler çekildi (9). Osmanlılarla arası iyi olmayan Sultan Kaytbay, Cem Sultan’ı elinde siyasi bir koz olarak kullanmak istedi.

Cem’in kaçması üzerine Karaman valiliği, büyük babası zamanında Saruhan (Manisa) sancakbeyi olan Şehzade Abdullah’a verilmiş (10) ve Gedik Paşa ile birlikte gönderilmişti. Cem’in Memlûklere ilticasını haber alan Gedik Ahmed Paşa, şehzadeyi makamına oturtup yanına bir miktar da kuvvet bıraktıktan sonra İstanbul’a döndü (11).

Cem Sultan Mısır’dan biraderine gönderdiği mektupta sıkıntısından bahsediyordu. Bayezid cevaben hükümdarlık iddiasından vazgeçmesi şartiyle kendisine senede bir milyon akçelik bir tahsisatın verileceğini bildirdi ise de saltanat hırsı devam etmekte olan Cem, bunu kabul etmedi ve o sene (28 Şevval 886 = Aralık 1481) validesi ve haremi ile birlikte hacca gitti ve haccettikten sonra 21 Muharrem 887’de (Mart 1482) Kahire‘ye döndü.

Saltanat mücadelesinde Karamanoğlu’nun istifade etmek istemesi
Osmanlılar Karaman illerini tamamen aldıktan sonra Pîr Ahmed Bey ölmüş ve biraderi Kasım oğlunun istifade Bey de Akkoyunlulara iltica eylemişti; bu sırada Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Bey’in oğlu Sultan Yakup’tu. Bayezid’le Cem arasındaki mücadele Kasım Bey’i ümide düşürdü ve Akkoyunlu hükümdarından müsaade alarak Taşili‘ne girince, Karaman oğulları ailesine bağlı olan beyler, Varsak ve Turgutlu aşiretleri reisleri hemen etrafına toplandılar. Bunun üzerine Karaman beylerbeği Hadım Ali Paşa biraz askerle Kasım Bey üzerine gittiyse de kuvveti az olduğundan çekilmeğe mecbur oldu. Kasım Bey de evvela Larende‘ye Ye oradan da Konya‘ya geldi ve Şehzâde Abdullah ile Ali Paşa’yı orada muhasara etti.

Bu vaziyet İstanbul‘da duyulur duyulmaz tecrübesine binaen Gedik Ahmed Paşa iki bin yeniçeri ve kapıkulu süvarisiyle dört bin azap ve Anadolu eyaletinin tımarlı sipahilerine kumandan tayin olunarak gönderildi ve Cem taraftarı olmasından şüphe edildiğinden oğlu rehin olarak alıkonuldu (12).

Kasım Bey, Gedik Ahmed Paşa’nın Afyonkarahisarı‘na geldiğini haber alınca Konya muhasarasını kaldırarak Taşili‘ne çekildi; Konya‘ya gelen Gedik Ahmed Paşa oradan da kuvvet alarak Taşili‘ne geldiği zaman Kasım Bey’in Tarsus’a çekildiğini öğrendi ve o da Silifke‘ye geldi.

Kasım Bey, zahire tedariki için Mut‘da kalan Ali Paşa’ya baskın yapmak istediyse de vaziyeti daha evvel haber alan Hadım Ali Paşa, Gedik Paşa’dan yardım istedi; o da bizzat gelip Kasım Bey’i sıkıştırdı. Karşı koyamıyacağını anlayan Kasım Bey gece olmasından istifade ederek kaçtı; takip edildiyse de ele geçmeyip Memluk devleti hududunu geçti.

Cem’in Anadolu’ya girerek Karaman oğlu ile birleşmesi
Gedik Ahmed Paşa, Kasım Bey’i kaçırdıktan sonra kış gelmiş olduğundan o kışı Larende (Karaman)’de geçirmek istemiş ve keyfiyeti devlet merkezine bildirmişti. Cem Sultan Hicaz‘dan Kahire’ye döndükten sonra Karaman oğlu Kasım Bey ile Gedik Ahmed Paşa’nın maiyyetinde bulunan Ankara sancakbeyi Trabzonlu Mehmed Bey’den (13) davet mektubu alıp ümide düşmüştü; bu mektuplarda halkın Sultan Bayezid’ten yüz çevirip kendisini bekledikleri yazılıyordu; bu davetler üzerine Cem Sultan, Memlûk hükümdarından müsaade alarak 17 Rebiulevvel 887 (6 Mayıs 1482)’de Haleb‘e geldi (14). Bu sırada Gedik Ahmed Paşa’nın yanından kaçmış olan Trabzonlu Mehmed Bey ile zaim ve sipahilerinden çoğu Haleb‘te Cem Sultan’a mülaki olup birlikte hududu geçtiler.

Cem’in Karaman illerinde faaliyeti
Bu hadise İstanbul‘da duyulunca telaşı mucih oldu ve Gedik Ahmed Paşa’nın Şehzade Abdullah’ı alarak Bursa taraflarına hareket eden padişah kuvvetlerine iltihak etmesi emrolundu ve Ahmed Paşa verilen emre göre hareket etti (15). 19 Mayısta Haleb‘ten çıkan Cem Sultan Adana‘ya kadar geldi ve Karamanoğlu Kasım Bey’le görüştü; aralarında bir ittifak yapıldı; hu ittifak mucibince Cem, hükümdar olursa bütün Karaman ilini Kasım Bey’e verecekti.

Cem ve Kasım’ın kuvvetleri derhal Konya üzerine yürüdüler; Cem Sultan sulh yapmak vesilesiyle Gedik Paşa ile Şehzade Abdullah’ı kandırarak yakalamak istediyse de muvaffak olamadı. Şehzade ile Ahmed Paşa, Seyitgazi’ de padişah kuvvetlerine iltihak etmişlerdi.

Cem Sultan’la Kasım Bey 18 Rebiulâhır 887 (6 Haziran 1482)’de Konya’yı muhasara ettilerse de Hadım Ali Paşa dayandı ve Konya halkı da Bayezid’e sadık kaldıklarından kale alınamadı. Cem’in kumandanlarından Trabzonlu Mehmed Bey padişahın Seyitgazi‘ye geldiğini duyunca bin kadar maiyyetle Ankara‘da bulunan ailesini almak üzere o tarafa gittiyse de ailesinin daha evvel İstanbul‘a nakledildiğini duyarak müteessir oldu. Birkaç gün Ankara‘da kalan Mehmed Bey, Sultan Bayezid kuvvetlerine iltihak etmek üzere gelen Sivas beylerbeğisi Süleyman Paşa kuvvetleriyle yaptığı müsademede maktul düştü ve askeri dağıldı. Bunun üzerine Süleyman Paşa’yı yakalamak üzere Ankara‘ya gelen Cem Sultan, paşanın geçtiğini duyunca Ankara kalesini sarmış, fakat padişahın bu tarafa döndüğünü duyunca acele çekilmiş ve dağılmış olan kuvvetleri Akşehir‘de kendisine iltihak etmişlerdir.

Cem Sultan, Akşehir‘den geçerek Kasım Bey’le birlikte Aksaray‘ı kuşattı. Fakat Konya halkı gibi bura halkı da Bayezid’e bağlı kaldıkları için alamıyarak çekildi. (16) Sultan Bayezid, Cem’in takibine sadık bendelerinden İskender Paşa’yı memur edip beş bin askerle ileri gönderdi. Halbuki Cem durmayarak Konya Ereğlisi‘ne kadar çekilmiş ve orada da kalmayarak Rebiulâhırı sonucu günü (18 Haziran) Taşili‘ne gitmiştir.

Bayezid, Konya Ereğlisi’ne gelince, Cem’in Taşili‘nde olduğunu haber aldı ve kendisiyle anlaşma yapmak için itimad ettiği bir adamını göndermesini istedi; o da kapıcıbaşı Sinan Bey’i yolladı, görüşüldü; Cem mutlak surette devletin ikiye ayrılarak bir parçasının kendisine verilmesinde ısrar etmekte idi. İsteği kabul edilmedi, ikinci defa Cem’in defterdarı: Mehmed Bey’le yapılan müzakere de akim kaldı ve padişah Osmanlı devletinin kahil-i taksim olmadığını bildirdi ve aynı zamanda Bahşâyiş oğlu İmam Ali’yi yollayarak “beyhude yere kan dökülmesine sebep olmamasını ve Kudüs’te oturup şehzadeliğinde geliri ne ise onun yine gönderileceğini” bildirdi ise de Cem kati olarak hükümdar olmağa azmetmiş olduğundan anlaşmak kabil olmadı.

Cem Sultan’la Kasım Bey’in müzakereleri
Cem Sultan ile Karaman oğlu Kasım Bey, şayet muvaffak olamayıp kaçmak lazım gelirse müzakereleri ne tarafa gitmeleri icabettiğini görüştükleri sırada Kasım Bey, şehzadeyi deniz yoluyla Rumeli taraflarına sevk etmek arzusunu gösterdi. Bundan maksadı da Bayezid, Rumeli’de Cem’le meşgulken o da padişahla anlaşarak hiç olmazsa bir kısım Karaman ülkesine hakim olmaktı. Halbuki Cem ‘in maksadı Akkoyunlu hükümdarının yanına gitmekti; fakat Kasım Bey’in teklifini arzusuna daha uygun buldu ve kendi adamlarından Frenk Süleyman adında birisini Rodos şövalyeleri reisine yollayarak yardımını istemişti. Cem Sultan daha evvel yani babasının sağlığında Karaman valisi iken ve Rodos muhasarasından evvel Şövalyelerle bilvasıta temas etmiş olduğundan dolayı aralarında tanışıklık vardı.

Cem’in Şövalyeleri ilticası
Cem’in Rodos‘a göndermiş olduğu Frenk Sümleyman vasıtasiyle deniz sahiline çekilmeyi muvafık buldu. Filhakika Hersekzâde de kuvvetlerinin tazyikiyle Cem Taşili‘nde durmağa muvaffak olamadı ve 16 Temmuz 1482’de otuz kadar maiyyetiyle Kerküs veya Korkos limanına (17) inerek sahildeki bir gemiye bindi ve üçüncü günü Frenk Süleyman’ın Şövalyelerden aldığı üç gemi Anamur limanına gelmiş olduğundan o gemilere geçerek üç gün sonra 26 Temmuz Pazar günü Rodos adasına geldi (18). Rodos adasında Şövalyelerin reisi Pierre d’Aubusson, Cem Sultan’ı karşıladı ve lazım gelen ihtiramı gösterdi.

Şövalyelerden bir kısmı şehzadeyi Rodos‘ta alıkoymak istedilerse de Bayezid’in adayı muhasara ve tazyik etmesi ihtimali gözönüne alınarak hu fikir muvafık görülmedi. Bunun üzerine şehzadenin Fransa‘ya götürülmesi şıkkı kabul edildi. Bu suretle mutlaka Rumeli‘ye geçmek isteyen Cem’in Avrupa yoluyla geçirilmesi de onun Rumeli‘ye nakli arzularına bir oyalama teşkil edecekti. Hakikatte ise hu nakil işi para çekmek için Şövalyelerin elinde önemli bir gelir vasıtası olacak ve bu geliri temin için Cem Sultan, Osmanlılara karşı güzel bir silah olarak kullanılacaktı.

İşte Cem Sultan, Fransa‘ya nakledildikten sonra Macaristan yoluyla Rumeli‘ye geçirilmek vadiyle avutulup otuz kadar maiyyeti ve Rodos‘tan satın aldığı Türk esirleriyle beraber Fransa‘ya yollandı (17 Receb 887 = 1 Eylül 1482). Şu halde Cem Sultan Rodos‘ta beş hafta kadar kalmıştı.

Cem’le Şövalyeler reisi arasında imzalanan ahidnâme
Cem Sultan Rodos‘tan ayrılırken Şövalyelerin reisine, hükümdar olduğu takdirde Şövalyelerle daimi surette sulh halinde yaşayarak onlara ticaret serbestisi vereceğini ve Türklerin ellerindeki esirlerden her sene üçyüz kişinin satın alınmasına müsaade edeceğini ve Şövalyeleri tuz resimlerinden muaf kılacağını ve kendisine yapılan masrafa mukabil yüz elli bin altın vereceğini mutazammın bir ahidnâme vermişti (19).

Cem’in Fransa’daki hayatı
Cem Sultan’ın Avrupa’ya naklinden ölüme kadar başından geçen hadiselerin hulasası şöyledir:
Osmanlı şehzadesi, Fransa‘ya naklolunurken Macaristan yoluyla Türkiye‘ye gireceğini ümit etmekte idi; fakat bu zannında ikinci defa aldanmıştı (20). Çünkü II. Bayezid, Şövalyelerin reisiyle anlaşarak Cem ‘in hiçbir tarafa salıverilmemesi için her sene onlara kırk beş bin altın vermeği taahhüt etmişti.

Cem Sultan, Rodos‘tan hareketinden sonra İstanköy adası, Siraküza, Mesina ve nihayet 3 Ramazan 887 (16 Ekim 1482)’de Savu sahiline geldi ve sonra Nis şehrine çıkarıldı. Burada dört ay kaldı. Sonra Nis‘te veba hastalığı çıktı; Şövalyeler kalmak istemeyerek Savua dukalığının merkezi olan Chambery‘ye ve oradan da Rumilly‘ye gittiler (21 Şubat 1483=13 Muharrem 888). Cem burada iken henüz onbeş yaşında bulunan Savua dukası Prens Şarl ile görüştü; Şarl ona acıdı ve kurtarmağa teşebbüs etti. Fakat Şövalyeler bunu haber alınca Cem’i oradan uzaklaştırdıkları gibi Cem’in, daha evvel Frenk elbisesi giydirerek Şövalyelerden gizlice Macaristan kıralının yanına göndermiş olduğu iki adamını da yok ettiler.

Sultan Bayezid, Cem ‘in salıverilmemesi için Fransa kıralı XI. Lui’ye mektup yazmış ve buna mukabil bir hayli para vadiyle hediyeler de göndermişse de Hüseyin adındaki Türk murahhası bunları krala kabul ettirememiştir.

Şövalyeler, Cem Sultan’ı muhafaza içinn onun maiyetindeki adamlarından yirmi dokuz kişiyi Rodos‘a gönderip kendisini de Sassenage şatosuna naklettiler. Cem, buranın beyi Baron Jean de Sassenage‘ın kızı Helen ile sevişti. Şövalyeler Cem’in kaçırılmasından korkarak onu şatodan şatoya naklediyorlardı. Nihayet Boislamy şatosuna naklini mütaakıp burada iki sene kadar kaldı.

Bu sırada Osmanlılara karşı harp açmak isteyen Macar ve Napoli kırallariyle Papa, bu şehzadeyi ellerinde iyi bir koz ollarak kullanmak istedilerse de Rodos Şövalyeleri reisi daha kurnaz hareket ederek bu karlı işten epi istifade ile hem Bayezid’ten ve hem de Kahire’de bulunan Cem’in validesi Çiçek Hatun’dan ve Cem’in zevcesinden para sızdırmıştır.

Cem’in Papaya teslimi
Şövalyeler, Cem’in bulunduğu yerdeki vaziyetini kendileri için tehlikeli gördüklerinden Cem’i oradan da alarak yine Fransa‘da Burganeuf‘de yaptırdıkları yedi katlı bir şatoya nakleylediler; nihayet Cem Sultan, yedi sene süren bu esaret hayatından sonra Fransa kıralı VIII. Şarl ile Papa VIII. İnosan arasında siyasi ve maddi menfaat elde etmek için hasıl olan anlaşma üzerine mühim bir menfaat mukabilinde Şövalyelerin elinden alınarak Papa’ya teslim edildi ve Roma’ya naklolundu. Papa, o tarihe kadar şövalyelerin her sene Sultan Bayezid’ten almakta oldukları kırk beş bin dukanın kendilerine terkine mukabil bu tarihten sonrası için Şövalyelere mühim imtiyazlar verdi ve Rodos Şövalyeleri reisi D’Aubusson’u vaki hizmetine mükafaten kardinal derecesine çıkardı. Bu suretle Cem Sultan bir bazirgân şövalyeler zümresinden en büyük bir din reisi olan Papa’nın eline teslim edildi. Cem’in muhafazası için Osmanlı hükümetinin her sene vereceği paranın on bin dukası Fransa kralına verilecek ve mütebakisini Papa alacaktı. Cem Sultan, Marsilya yoluyla Tulut’a ve oradan da maiyyeti ile beraber iki Rodos kadırgasına bindirilerek Roma‘ya getirildi (13 Mart 1489).

Cem Sultan merasimle Roma‘ya nakledildikten sonra resmi surette Papa’ya takdim edildi ve daha sonra Papa’dan hususi bir mülakat isteyerek çektiği esaret hayatını ve validesiyle ailesinden uzak kalmaktaki elim vaziyeti anlattı, Mısır‘a gitmek istediğini söyledi. Papa ise şimdilik Mısır‘a gitmenin muvafık olmadığını ve Macar kıralı kendisinin Rumeli hududunda bulunmasını arzu ettiğini ve her şeyden evvel de Hıristiyanlığı kabul eylemesini söyledi.

Cem Sultan, Papa’nın, Rumeli hududunda bulunması teklifini kabul etmediği gibi, din değiştirme teklifine karşı da ne Osmanlı padişahlığı ve ne de dünya saltanatı için dinini terk edemiyeceğini kati bir dille Papa’ya söylemiştir.

Cem’in muhafazası için Bayezid’in Papa ile anlaşması
Sultan Bayezid, Cem Sultan’ın Roma‘ya getirildiğini anlayınca Papa’yı ele alarak aradaki Papa ile dostluğu kuvvetlendirmeye çalıştı. 1490’da Roma’ya gönderilen kapıcıbaşı Mustafa Ağa (Bayezid’in son vezir-i azamı olan Koca Mustafa Paşa) Cem’in muhafazası için üç senelik tahsisatı birden getirmiş ve her sene için kırk bin altın verileceğini söylemiş ve Papa İnosan da bunu kabul ederek padişaha bir nâme yollamıştır. Mustafa Ağa, Cem Sultanla da görüşüp ona biraderinin nâme ve hediyelerini vermiştir.

Cem’in muhafazası veya ölümü hakkında Papa’nın Bayezid’e teklifi
1492’de VIII. İnosan ölünce yerine IV. Aleksandr Borjiya geçmiş ve Cem Sultan evvelkine nisbetle daha serbest hir hayat yaşamağa başlamış ise de bu çok sürmemiştir. Aleksandr Borjiya, bir taraftan Cem’i böyle serbest yaşatırken diğer taraftan da Bayezid’e elçi yollayarak her sene verilecek tahsisatın devamı suretiyle şehzadenin muhafazasını veya def’aten üçyüz bin altın verilmek suretiyle zehirletilerek öldürülmesini teklif etmekte idi.

Cem’in Fransa kralına teslimi, hastalanarak ölmesi
Bu sırada Fransa kıralı VIII. Şarl, Napoli krallığını ortadan kaldırmak üzere İtalya‘ya girdi; maksadı Cem Sultan’ı yanına alarak Kudüs‘e gitmekti. Papa bunu duyunca şehzadeyi iyice muhafaza altına aldı. Fakat hu sırada İstanbul’dan dönmüş olan Papalık elçisinin Sultan Bayezid’ten Papaya getirmekte olduğu bir namede, şayet Cem’i öldürecek olursa üçyüz bin altın verileceği yazılı idi. Bu name Şarl’ın eline geçince Floransa yoluyla birdenbire 1495 Ocak ayı başlarında Roma‘ya gelerek Papa’dan Cem’in kendisine teslimini istedi (21) ve bazı şartlarla onu aldı (26 Aralık) ve Napoli üzerine yürüdü; fakat yolda iken (16 Şubat 1495) Cem Sultan hastalandı ve bu hastalık sür’atle ilerledi; yüzü gözü ve boynu şişti; ata binemez hale geldi ve bir aralık araba ve sedye ile nakledildi. 22 Şubat 1495’de Fransa hükümdarı ordusiyle Napoli‘ye girerken Cem son olarak müşkülatla ata bindiyse de bundan sonra bir daha kalkmamak üzere yattı. İyi olamıyacağını anlayınca yanındakilere aile ve çocuklarının himayelerini biraderine söylemelerini, cesedinin Osmanlı topraklarına naklini vasiyet etti; hastalığı sırasında Cem’i sık sık ziyaret eden Fransa kıralı ona serbest olduğunu söylemiş, Cem’in senelerden beri özlediği bu hürriyet en çok iki gün sürmüş ve 1495 Şubatının yirmi beşinci Çarşanba günü (25 Cemaziyelevvel 900) sabaha karşı vefat ederek macerası sona ermiştir.

Cem’in yanındaki felaket arkadaşları Celal ve Sinan Bey’ler tarafından dini merasim yapıldıktan sonra kıralın müsaadesiyle cesedi tahnit olunarak kendilerine teslim edilmiştir.

Cem ‘in cesedinin Bursa’ya nakledilerek gömülmesi
Sultan Bayezid, Cem’in ölümünü duyunca, Osmanlı ülkesinde Cem için gaib cenaze namazı kıldırmış, üç gün matem tutturmuş ve yüz bin akçe sadaka tevzi ettirmiştir. Cem’in cesedi epey müddet Napoli‘de kaldıktan sonra Bayezid’in talebi üzerine 1499 senesi başlarında Napoli kıralı Frederik tarafından Türkiye‘ye gönderilmiştir. Cem’in cesedi Bursa‘da Muradiye’de Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Şehzade Mustafa’nın, yani büyük biraderinin yanına gömülmüştür; ölümünde otuz altı yaşında idi.

Cem’in ölümü hakkında muhtelif tefsirler varsa da hunlardan kabule şayan olanı Fransa kralına teslim edilmeden evvel Papa Aleksandr Borjiya tarafından zehirlettirilmiş olmasıdır. Esaret hayatı onüç sene sürmüştür (22).

Cem ‘in oğulları
Cem ‘in üç oğlu vardı: Biri Oğuz Han, diğerleri Ali ve Murad’dır. Oğuz Han, büyük babasının yanında rehin olarak bulunmuş ve sonra Gedik Ahmed Paşa’nın himaye etmesiyle Bayezid bu çocuğun bir müddet hayatına dokunmamış sonra da Gedik Ahmed Paşa’nın Edirne‘de katlini mütaakıp o da Bayezid’in emriyle İstanbul muhafızı bulunan İskender Paşa tarafından öldürülmüştür (23).

Cem’in diğer oğlu Murad, Mısır’da ailesinden ayrılarak Rodos’a gelmiş ve orada kalarak Katolik olmuştur. Rodos, Kanuni Sultan Süleyman zamanında zaptedilince ele geçen Murad ile oğulları öldürülüp iki kızı (Gevher Melek ve Ayşe Sultanlar) ile zevcesi İstanbul’a yollanmıştır (24). Ali hakkında bilgimiz yoktur, yalnız bunun bir kızı olduğunu biliyoruz. Cem Sultan’ın Türkçe ve Farsça şiirleri vardır. Türkçe şiirlerinde üstadı olan Bursalı Ahmed Paşa ile kısmen de Şeyhi’yi ve Necati’yi taklit etmiştir (25). İyi yetişmiş olan Cem Sultan saltanat hırsı yüzünden hem kendisini felakete sevk etmiş ve hem de Şövalyelerin ve Papanın elinde Osmanlı devleti aleyhine bir âlet olmuştur.

Cem’in Kahire’deki oğlu Murad 895 Recebinde (Haziran 1490) Memluk sultanı Kaytbay’ın oğluyla beraber sünnet edilmişlerdi. Cem’in validesi olan Çiçek Hatun 903 H. (1497 M.)’de Kahire’de vefat etmiştir (26).

Cem’in firarı sebebiyle Şövalyelerle Bayezid’in anlaşması
Cem’in Rodos şövalyelerine ilticası, Şövalyeler reisi D’Abusson için ümid edilmez bir fırsat oldu ve bundan bol bol istifade ettikten başka Papa tarafından kardinallığa çıkarıldı. Kendisi Avrupa hükümdarlariyle Papa’ya gönderdiği mektuplarda bu fırsattan dolayı Hıristiyan alemine büyük hizmetler yapacağını bildiriyordu; Bayezid, Şövalyeler reisinin Hıristiyan alemine yapmak istediği hizmetin büyük bir para sarfiyle yapılacak fedakarlıkla da olsa mümkün olduğu kadar Osmanlı devleti aleyhine olmaması için tedbir almayı ihmal etmedi. Cem’in Şövalyelere ilticasını duyunca derhal Gedik Ahmed Paşa’yı Şövalyeler reisiyle bilvasıta görüşmeğe memur etti. Grand-maître görüşmeden evvel Teke sancakbeyinin esir ettiği Hıristiyanların serbest bırakılmasını istediğinden dediği yapıldı ve bundan sonra Şövalyeler tarafından İstanbul’a iki defa elçi geldi. İlk görüşme Gedik Ahmed Paşa ve ikinci görüşme de Mesih Paşa vasıtasiyle oldu. Neticede Şövalyeler reisi, Cem Sultan’ı salıvermemeyi taahhüt ederek buna mukabil Osmanlı hükümeti de 1482 Aralık tarihli bir ahidname ile, Şövalyeler elinde kaldığı müddet zarfında Cem’in mesarifine karşılık olarak her sene şövalyelere kırk beş bin duka vermeği ve Bayezid saltanatta bulunduğu müddetçe Şövalyelerle sulh halinde yaşamağı ve ticaret serbestisini ve Bodrum’daki Sen-Piyer kilisesi’nin taarruzdan masun kalmasını kabul ediyordu.

Cem Avrupa‘ya nakledildikten sonra da Cem’in Papa’ya teslimine kadar Şövalyelerle olan mukavele devam etmiş ve bu defa da menfaat temini Papa ile Fransa kralına geçmişti. II. Bayezid, Papa ile de anlaşmıştır. Macar kıralı Matyas Korven, Cem hadisesinden istifade ile Türklere karşı yeni bir Haçlı Seferi yapılmasını istiyordu. Fransa kıralı VIII. Şarl da Arnavutluk ve Mora‘daki Hıristiyanları isyana teşvik ile aynı zamanda Papa da beraber olarak Macaristan ve Lehistan ile birlikte Osmanlılar aleyhine bir Haçlı Seferi yapmak tasavvurunda idi. Bu maksadı için Roma‘da bulunan Cem Sultan’ı, Papa’nın elinden almış ve kendisiyle beraber Napoli’ye kadar getirmiştir.

Cem’in Avrupa’da bulunması sebebiyle Bayezid’in Rumeli’de ihtiyati tedbir alması
Fransa‘ya naklinden sonra Cem Sultan’ın bazı Avrupa devletlerinin elinde (bilhassa Macarların ve Fransızların) alet olacağı göz önüne alınarak II. Bayezid 888 H. (1483 M.) senesi ilkbaharında Rumeli’de sefere çıktı (27) ve Filibe‘yi karargah yaptı ve evvelce Macarlar tarafından Morava suyu üzerine yapılıp sonradan Fatih Sultan Mehmed’in yıktırmış olduğu kalelerin yapılmasını emretti. Bu esnada padişah Köstendil kasabasına gelip sonra o taraftaki Samako demir imalathanelerini görüp Sofya‘ya geçti ve bu sırada kalelerin yapıldığını haber alınca Eylülde Edirne‘ye geldi. Bu tarihe kadar iki kardeş arasındaki vaziyete bakıp yeni hükümdara saltanat tebriki için henüz elçi göndermemiş olan devletlerden bundan sonra elçiler gelmeğe başladı.

Gedik Ahmed Paşa’nın katli
Osmanlı devletinin fütûhat devrinde yetiştirdiği büyük kumandanlardan olan Gedik Ahmed Paşa devşirmeden veya pençik esirlerindendi. Hangi milletten olduğu muhakkak surette bilinmemekle beraber Arnavut olduğu ve Yeniçeri Ocağından yetiştiği rivayet edilmektedir. Gedik Ahmed Paşa’yı ilk defa 146l’deki seferde beylerbeği olarak görmekteyiz. Daha sonraki seferlerin hepsinde mevcuttur. 1474 senesinde Mahmud Paşa’nın ikinci defa vezir-i azamlıktan azli üzerine o makama tayin edilmiştir (28). Gedik Ahmed Paşa 1478 baharında yapılacak lşkodra seferine memur edilmiş, fakat itizar ile istifa eylemiş ise de kabul olunmıyarak azl ve Rumeli Hisarı’na hapsedilip yerine ilmiye sınıfından ve Fatih’in hocası Hızır Bey oğlu Sinan Paşa vezir-i azam olmuştur (1477 sonları). Bunun üzerine Fatih 1478 ilkbaharında bizzat sefere çıkmıştır. Gedik Ahmed Paşa, beş altı ay sonra afvolunarak kendisine Gelibolu sancağı verilmiş ve 1479’da Venediklilerle sulh yapıldıktan sonra mükemmel bir donanma ile Güney İtalya zaptına memur edilip, sonra Fatih’in ölümü üzerine Cem’e karşi yapılan harekatta hizmet etmiş, fakat aleyhdarları tarafından Cem’in Suriye’ye kaçması kendisinin müsamahasından ileri geldiği yolunda padişaha telkin yapılarak Gedik Ahmed Paşa hapsettirilmiştir. İşte bu telkinler sebebiyle zaten şehzâdeliğinden beri Ahmed Paşa ile araları iyi olmayan Bayezid’in Ahmed Paşa hakkındaki şüphesi artmış ve bu hususta Hamza Beyzade Mustafa Paşa’nın mühim tesiri olmuştur; nitekim Gedik Ahmed Paşa da kendi aleyhine hareket eden Mustafa Paşa’yı, kayın pederi İshak Paşa ile ittifak ederek istemeye istemeye padişaha öldürtmüşler (29), sıkışık bir vaziyette kalmış olan Bayezid ise bunların bu hareketlerine karşı intikam almayı münasip bir zamana bırakmıştır.

Cem gailesi bir karara bağlanıp Karaman oğlu Kasım Bey’e de İçel’de yer verilip sükunet avdet ettikten sonra Bayezid diş bilediği Gedik Ahmed Paşa’dan intikam almak istedi ve Ahmed Paşa’yı öldürmek için yeniçerilerden çekindiğinden, bu işin Edirne‘de yapılmasını muvafık buldu ve kendi adamlarından İskender Paşa’yı İstanbul muhafazasında bırakarak devlet erkaniyle ve bir kısım yeniçeriyle beraber Edirne‘ye gitti.

18 Aralık 1483 (6 Şevval 887) pazar gecesinde Edirne‘deki Yeni saray’ da padişahın huzuriyle işret meclisi kurulup içilip eğlenildikten sonra orada bulunanlara hil’atler giydirilip ikram olunurken Gedik Ahmed Paşa’ya da siyah kaftan giydirilip öldürüldü ve kayın pederi İshak Paşa da vezir-i azamlıktan azlolunarak Selanik sancağiyle tekaüd edildi (30). Gedik Ahmed Paşa ‘nın katli dolayısiyle Edirne‘deki yeniçeriler ayaklanıp Edirne subaşısını öldürdülerse de hadise bastırıldı.

Gedik Ahmed Paşa iyi bir asker, cesur ve tedbirli bir kumandan olup en mühim işleri başarmıştı. Karaman ilinin tamamen işgali, Alâiye beyliğinin alınması, Kuzey- Karadeniz fütuhatı, İtalya seferi ve Taranto‘nun zaptı hep onun eseridir. Tarihi tetkiklere göre mağrur, dik başlı, açık sözlü bir devlet adamı ve mahir bir kumandandı. Ahmed Paşa’nın katlinden sonra, Bayezid, Edirne‘den, İstanbul muhafızı İskender Paşa’ya bir emir göndererek “Gediği tepelediğini ve kendisinin de orada yani sarayda bulunan Cem’in oğlunun (Oğuz Han) hemen hesabını görmesini” emreylemiş olduğundan dediği gibi yapılmıştır. (31) Hassas ve ateşli bir şair olan Cem’in divanı Topkapı sarayı kütüphanesinde Revan odası kitapları arasında 739 numaradadır. Divan, münacat, tevhid, naat-i şerif, terci-i bend ve muammaları ihtiva etmektedir.

Dipnotlar
1 Kanunname’deki bu elkab şöyledir : “Ferzend-i ercümend-i es’ad ve  emced varis-i mülk-i Süleymani nur-ı hadeka-i sultani tac-ı ruusü’s-selatin .. Oğlum Cem edamallahu bekahu” (TOE neşri, s. 32 ve ilavesi).
2 Halkondil zeyli’nde, Karamani Mehmed Paşa’nın Cem’e gönderdiği mektubun Hersekzade Ahmed Paşa’nın eline geçtiği yazılıdır (S. 288).
3 Vezir-i azam Karamani Mehmed Paşa Fatih’in vefatı üzerine bunu askerden saklayarak padişah istihmam etmek ister deyu meytin arabaya koyup hemen tabiblerle İstanbul’a geldi; arabayı saraya götürüp kendi bizzat iskeleye varup leşkerden kimse geçmeden yasaktır deyu tenbih eyledi.

Mezkur Mehmed Paşa’nın adâsı gayet bi-nihaye idi, kasd ile bu kazıyyeyi şayi eylediler … piyade ve suvari işideıı kişi orduyı bozup iskeleye döküldüler. Ahar yeniçeri bir pereme (Kayık) bulup anınla geçüp bir at gemisi alup yoldaşların geçirtip iskeleye geçtiler. Mezkur paşaya cebren geçtiler deyu haber oldu, yasak itmeğe iskeleye iner hunlara tehdid ve inzar edip itale-i lisan ider ve anların hod maksudları ol idi, defi içün yaraya el urdular, bu hali görüp kaçar, ardınca gelüp yetişirler, divanhanesinde başını keserler, katili bilfiil subaşıdır  (Behişti, Kütüphanemizdeki nüsha, s. 135).
4 İdareyi ele alan ve Fatih’in sefere hareketi esnasında İstanbul Muhafızı tayin edilen en kıdemli vezir İshak Paşa Amasya’ya Sulan Bayezid’e üst üste  muhtelif yollardan ulaklar göndermişse de hiç biri avdet etmemiştir. Bundan telaşa düşen İshak Paşa bizzat kendisinin geleceğini bildirmiştir (Topkapı Sarayı Arşivi, Nr. 1408).
5 Bayezid, Cem’e galebe edip sırada Bursa halkının Ayas Paşa ile gönderilen yeniçerilere kapılarını açmamalarından dolayı şehri yağma etmek istemişlerse de buna izin verilmiyerek her yeniçeriye bin akçe ihsan verilmek suretiyle bu arzuları önlenmiştir (Tacü’t tevarih, c. II., s. 15 ve Hammer tarihi [Ata Bey tercümesi], c., II., s. 249 ).
6 Bu hey’et başkanı olan Selçuk Sultan, Çelebi Sultan Mehmed’in kızı olup heyetin diğer azaları da Fatih Sultan Mehmed’in şehzadeliğinde hocası olup Bursa’da oturan Molla İlyas ile Müverrih Şükrullah’ın oğlu Ahmed Çelebi idi.
7 Cem’in Bursa’da ilan ettiği hükümdarlık, kendisinin bizzat Bursa’ya girmesinden itibaren onsekiz gündür.
8 Halkondil zeyli’nde Bayezid’le, Gedik Paşa’nın aralarının açık olmasının sebebi şöyle gösteriliyor : Güya Otlukbeli muharebesine tekaddüm eden günlerde Fatih Sultan Mehmed orduyu teftiş ederken Bayezid’in kumandasındaki kuvvetleri intizamsız görmüş ve bunun yoluna konmasını Gedik Ahmed Paşa’ya emreylemiş; o ise bunu yaparken Bayezid’i muahaze ederek gücendirmiş o da Ahmed Paşa’ya “Zamanı gelince bu söylediklerine nadim olursun” demiş ve paşa da: “Eğer siz bir gün saltanat makamına geçerseniz ben bu kılıcı takmaktan vaz geçerim” diye mukabele etmiş imiş.
Bayezid hükümdar olup Ahmed Paşa, Yenişehir ovasında Bayezid’in elini öpüp tebrik ettikten sonra kılıcını çıkararak atının terkisine asmış. Bayezid, Gedik Paşa’nın maksadını anlayarak, elindeki saltanat asasının ucunu Ahmed Paşa’ya uzatıp: “Lala gördüm ki pek eskiden olan bir şeyi hala unutmamışsın, artık o maziye karıştı, şimdi teşrik-i mesai zamanı; kılıcını kuşan, maziyi unut” demiş ( S. 290).
9 Cem Sultan kaçarak Haleb’e gelmiş, Memluk sultanı az bir maiyetiyle Kahire’ye gönderilmesini emreylemiş ve merasimle karşılanıp Kal’atü’l-Cebel’e sultanın yanına çıkarılmış. Sultan biraz hareket etmişse de ayağa kalkmamış hil’at giydirip donanmış ata bindirerek önünde emirleri yürütüp kendisini { … }() Kâtibü’l-memalik bulunan İbn-i Cülud’un evine misafir ettirmiş yanında validesi ile evlad ve ailesi de bulunuyormuş (İbn-i Iyas, Bedayiü’z-zühur, Paul Kahle neşri, c. J., s. 206 – 208’den hulasa).
10 Saruhan valisi olan Bayezid’in oğullarından büyüğü Abbdullah, Cem’in Bursa’ya hücumunda İstanbul’dan gelecek kuvvetle birleşerek amcasının Bursa’ya girmesine mani olmak için vazife almış ise de zamanında yetişemiyerek Manisa’ya da dönemeyip Gelibolu’ya geçmiş ve oradan İstanbul’a gelip Yenişehir muharebesinde bulunmuştu.
11 O devri yaşayan Behişti (S. 147) şehzadeyi Konya’ya yerleştiren Gedik Ahmed Paşa’nın İstanbul’a davet olunarak vezir-i azam olduğunu yazmakta ve hatta padişah’ın iradelerine karşı muhalefet ederek kendi bildiğini yapması sebebiyle azl ve haps olundu ise de İshak Paşa ve diğer devlet adamlarının ricasiyle afiv edildiğini beyan etmektedir.
12 Gedik Ahmed Paşa, yapmış olduğu hizmetler sebebiyle mağrur ve tab’an dik başlı bir vezir idi. Bayezid’in Amasya’dan tekrar getirtmiş olduğu Hamza Bey-zade Mustafa Paşa, hükümdarla Gedik Paşa’nın arasını açmış ve Cem’in takibinden bir müddet sonra padişahı doldura doldura Gedik Ahmed Paşa’yı hapsettirmiş ve İshak Paşa ile Hersek-zâde Ahmed Paşa’nın ricaları üzerine Ahmed Paşa serbest bırakılmıştı. Bu defa Karaman oğlu Kasım Bey’in Karaman’a gelmesi ve o tarafların karışması üzerine Gedik
Ahmed Paşa, Karaman taraflarına serdar tayin edilmek istenmiş ise de Ahmed Paşa, kendisini haksız olarak hapsettirmiş olan Mustafa Paşa da aynı suretle hapsedilmezse sefere gitmiyeceğini ileri sürerek ayak diredikten başka tahrik neticesi kendisiyle beraber Karaman seferine gidecek olan yeniçeriler de Mustafa Paşa’nın hepsinde ısrar eylediklerinden dolayı Sultan Bayezid bu ısrarlara boyun eğerek Mustafa Paşa’yı hapsettirmişti. Gedik Ahmed Paşa hakkında padişahın şüphesi kemalde olduğu için bunun bir hiyanet yapmasından korkduğundan oğlunu rehin olarak İstanbul’da alıkoymuştur (Tacü’t-tevarih, c. II., s. 16).
13 Bu Trabzonlu Mehmed Bey, Fatih Sultan Mehmed zamanında ve 1476 tarihinde yapılan Boğdan seferi esnasında Yeniçeri ağası idi (Tacü’t-tevarih, c. I., s. 559).
14 İbn-i Iyas tarihi’nde Cem Sultan’a Cemceme deniliyor: ” .. Cemceme Mısır’da oturmaktan sıkıldı kardeşiyle muharebe etmek üzere memleketine gitmek istedi. Sultan, ümerayı topladı; bu hususta onlarla görüştü, sonra Cemceme’yi getirtti, Cem, ümera ile çok sözler teati etti; Atabey Özbek ona nasihat etti, birçok ağır sözler söylediyse de memleketine gitmekten vazgeçiremedi. Nihayet Sultan istemiyerek ona izin verdi; halbuki bu ayn-ı hata idi: bu  yüzden yeri geldiği vakit zikredeceğimiz birçok olaylar meydana geldi (İbn-i lyas’tan tercüme, s. 22). İbn-i Iyas’ın bu yüzden çıktığından bahsettiği birçok olaylardan maksadı Cem ‘in Anadolu’ya salıverilmesinin daha sonraki tarihte vukua gelen Memluk devletiyle olan harp sebeplerinden olduğuna işarettir.
15 Ankara beyinin Cem sultan tarafına kaçması üzerine Gedik Ahmed Paşa hakkında şüpheler arttı. Mehmeh Bey’in Cem’in yanına gitmesinin Ahmed Paşa ile aralarında bir muvazaa olduğu zanediliyordu, onun için Ahmed Paşaya ağır bir hüküm yazılarak yanındaki kuvvetlerle padişah kuvvetlerine iltihakı emrolunup geri çağrıldı ( Behişti’den).
16 Bu hadise savulup Karaman beylerbeyliğinde arazi tahriri yapılırken Sultan Bayezid, Cem yak’asında kendisine karşı bağlılıklarım göstermiş olan Konya ile Aksaray kasabaları halkını devlet tekalifinden afvetmiştir.
17 Korkos, Silifke’nin cenubundaki Akliman kıyılarında idi ve Korikos diye de adlandırılırdı.
18 Cem Sultan’ın, Korkos’dan gemi ile Anamur’a gelmesi ve oradan Rodos’a hareketi senesi hakkında, Osmanlı tarihleriyle Vakıat-ı Cem ve ecnebi tarihlerindeki kayıtlar arasında farklar vardır. Ben bu hususu incelemiş olan Profesör Bay Cavid Baysun’un İslam Ansiklopedisindeki tetkikini kabul ettim.
19 İslam Ansiklopedisi, Cem maddesi.
20 Cem Sultan, Anamur’dan Şövalyelerin gemilerine binerken, Frenk Süleyman Bey, bu Şövalyelerin vaziyetinden şüphelenerek bunların yanına gitmemesi için şehzadeyi ikaz ettiyse de, Cem, safiyeti cihetiyle Şövalyelerin yeminlerine ve teminatlarına inanmış, fakat iş işten geçtikten sonra aldandığını anlamıştır.
21 Fransa ve İspanya kırallarının Cem Sultanı Papa’dan istedikleri ve red cevabı aldıkları vesaireye dair Şirmerd imzasiyle II. Bayezid’e ariza (Topkapı Sarayı Ar. Nr. 5904).
22 Cem Sultan’a dair Topkapı sarayı arşivinde 1459, 1464, 2783,,2970, 3062, 3070, 3273, 5446, 5457, 5493, 5497, 5800, 6061 6071, 6601, 6608, 6679 numaralı vesikalar vardır. Vesikalardan 6071 numaralı zarfta otuzbeş vesika vardır.
23 Oğuz Han’ın boğulması hakkında Bayezid’in Edirne’den İstanbul muhafızı İskender Paşa’ya gönderdiği tugralı ve 887 Şevval tarihli ferman şöyledir : Kulum İsken der! Biti sana vasıl olduğu gibi bilesin ki Gediği tepeledim; gerekdir ki sen de Cem’in oğluna mecal vermeyüp boğdırasın ki gayet mühimdir amma bir ahad vakıf olmaya şöyle bilesin alamet-i şerif üzere itimad kılasın, tahriren evail-i şehr-i Şevval, sene seb’a ve semanine ve semane  mie. Bi-mekam-ı Edirne (Topkapı Sarayı Arşivi, Nr. 11983).
24 Cem Sultan’ın Avrupa’daki hayatı lslam Ansiklopedisi’nde Prof. Bay Cavid Baysun’un kaleme aldığı Cem maddesinden hulasa edilmiştir.
25 Cem Redifli bir gazelinden iki beyit :
Bin yıl yanarsa aşk odına bir karare Cem
Bahr-i gamında gelmeye hergiz kenare Cem
Had yok bela vü derde yüz ur Asitanına
Dök yaşların sitaresini ey bi- sitare Cem
üstüne redifli bir gazelinden :
Dil helak eyler gözün hançer çeker can üstüne
Gör ne hunidir görün kim kan ider kan üstüne
Didim ey can kaçma Cem’den hacıdır; güldü dedi
Gerçi hacıdır veli can verdi canan üstüne
26 lbn-i lyas tarihi (Bedayiü’z-zuhur ), c. I., s. 263, 340.
27 Edirne’ye giden padişahın “. . muradları Rumeli viltayetini teheddül-i saltanat evanında zuhur eden fetret istimaiyle harekete gelen aday-ı din taarruzundan sıyanet olmağın … ” (Tacü’t-tevarih, c. II., 40).
28 Bazı müdekkikler Gedik Ahmed Paşa’nın vezir-i azamlığını Mahmud Paşa’nın katlinden sonra gösterip aynı zamanda Cem Sultan’ın lalası olduğunu kaydederlerse de hadiselerle tetabuk etmemektedir; çünkü Mahmud Paşa 1474 ibtidalarında azlinden sonra kendi vakıflarının bulunduğu Uzuncaova Hasköy kasabasına gönderilmiş ve yerine Gedik Ahmed Paşa gelmiştir. Şehzade Mustafa’nın ölümü 3 Rebiulâhır 879 ( 17 Ağustos 1474) olduğuna göre Ahmed Paşa, Mahmud Paşa’nın katlinden epi zaman evvel vezir-i azam bulunmaktadır. Cem’in lalası olduğuna gelince bu da vekayie uymuyor; çünkü Cem Konya’ya gelmeden evvel Ahmed Paşa, vezir-i azam olmuştur ve
Cem Konya’ya 879 Şabanında gelmiştir. Ahmed Paşa Konya’da Cem’in yanında kalmış olsa bile vezir-i azam olması sebebiyle Cem’e lala olamaz. Gedik Ahmed Paşa’nın Cem taraftarı olduğuna dair bazı emareler vardır; nitekim, Cem’in oğlu Oğuz Han’ın hayatı Ahmed Paşa’nın hayatiyle kaim olmuş ve Gedik “tepelendikten” az sonra Oğuz Han da öldürülmüştür.
29 Gedik Ahmed Paşa, Cem’in Suriye’den Anadolu’ya girmesi üzerine şehzade Abdullah ile birlikte padişah’ın yanına davet edilmiş ve kayın atası İshak Paşa ile anlaşan Gedik Paşa, Mustafa Paşa’yı Yenihisar’da hapsettirip kati ettirmişlerdir (Bihişti, s. 150).
30 İshak Paşa’nın azl ve tekaüd edilmesi üzerine yerine Davud Paşa vezir-i azam olmuş ve uzun müddet bu makamı muhafaza eylemiştir.
31 Bayezid’in, İskender Paşa’ya tezkiresi, Topkapı Sa. Arşivi, Nr. 11983.


Kaynak: Osmanlı Tarihi II. Cilt, 12. Bölüm, ss. 161-179, Ord. Prof. İ. Hakkı UZUNÇARŞILI